Close
Hutbeden yasal düzenlemelere: Tatili olamayan yoksul çocuklara ‘yaz Kur’an kursları’

Hutbeden yasal düzenlemelere: Tatili olamayan yoksul çocuklara ‘yaz Kur’an kursları’

Taşrada ve kent çeperlerinde yaşayan yoksul çocukları tatile değil ‘yaz okulları’ adı altında Kuran kurslarına gönderilecek. Hükümet, bu yaz için de dini vakıf, cemaat, tarikatlarla yürütülen ‘yaz okulu’ hazırlıklarına başladı.

Filiz Gazi

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), kamu kaynaklarıyla yürütülen eğitimi dini vakıf, cemaat ve tarikatların kontrolü altına bırakmaya devam ediyor.

2024-2025 eğitim öğretim dönemi bitti. Taşrada ve kentlerin çeperlerinde yaşayan yoksul çocukları tatile değil ‘yaz okulları’ adı altında Kuran kurslarına gönderilecek.

Cuma Hutbesi: Çocuklarınızı yaz Kur’an kurslarına gönderin

Hükümet bu yaz için de hazırlıklarına başladı. Geçen haftalarda okunan Cuma hutbesinde (20 Haziran) “Batıl ideolojiler, seküler hayat tarzı dayatmaları, ahlaki değerlerimizi yozlaştıran toplum projeleri”ne karşı “Sevgili Anne Babalar! Ebeveyn olma sorumluluğumuzun gereği olarak çocuklarımızı yaz Kur’an kurslarımızla buluşturalım” telkininde bulunuldu.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı yaz okulları yıllar içinde dini derneklere devredildi. En başta TÜGVA, İlim Yayma Cemiyeti ve onlarca vakıf ve dernekle protokol bir diğer anlamda iş birlikleri imzalandı.

Bu yaz Hayrat Vakfı, İHH İnsani Yardım Vakfı ve son olarak da HÜDA PAR ile bağlantılı Peygamber Sevdalıları Vakfı yaz okulu açıyor.

Yaz okullarında görev alacak ‘eğitmenlerin’ maaşları, müftülükler ve halk eğitim merkezleri aracılığıyla doğrudan MEB bütçesinden karşılanıyor.

Bozdoğan: Bu vakıf diğerlerinden farklı

Eğitim uzmanı Özgür Bozdoğan, bu hafta (23 Haziran) resmi gazetede yayınlanan bir vakfın mevzuat değişikliğine dikkat çekti. TÜRGEV tarafından kurulmuş olan vakıf üniversitesi İbn Haldun Üniversitesi’ne bağlı İbn Haldun Üniversitesi İslam ve Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği’nde şu ifadeler yer aldı:

“İslami psikoloji alanında ilgili mevzuat hükümlerine göre sertifika programları ve benzeri eğitim programları düzenlemek, eğitim materyalleri hazırlamak.”

”Araştırma, eğitim-öğretim, uygulama, danışmanlık, yayın ve diğer çalışma alanlarına ilişkin konularda kararlar almak.”

Bozdağan, söz konusu ifadelere ilişkin şunları söyledi:

“Bu vakıf diğerlerinden bir farklılık gösteriyor. Bildiğimiz vakıflar gençlerin, çocukların eğitimine, görgüsüne, ahlakına katkı sunmak gibi hedefler koyuyordu. Yayınlanan vakıf senedinde ‘Eğitim- öğretim faaliyetleri sürdürmek’ adı altında bir madde koyulmuş. Bu yetki Milli Eğitim Bakanlığındadır.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

‘Yaz kursu’ adı altında yapılan etkinlikler

Bozdoğan, Milli Eğitim’in ‘yaz okullarına’ desteğini ise şu sözlerle anlattı:

Protokoller aracılığıyla ‘yaz kursu’ adı altında öğrenciler kimi etkinliklere, faaliyetlere yönlendiriliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın da tanıtım, duyuru gibi çocukların buralara gönderilmesine kolaylık sağladığını, zemin hazırladığını görüyoruz.”

Bozdoğan protokoller aracılığıyla işleyen sistemde Danıştay kararıyla tescillenen bir hukuksuzluk olduğuna dikkat çekti:

Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’yle bir protokol yapıyorlar ama yapılan protokol sadece din eğitimi veren okulları kapsamıyor, bütün kamu ve özel okulları kapsıyor. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün faaliyet alanı sadece İmam Hatip Ortaokulları ve Liseleri ama öyle bir protokol yapılıyor ki okul öncesinden başlayarak hepsini kapsıyor. Bunla ilgili Danıştay’a davalar açtık. Kendi faaliyet alanı dışında protokole dahil etme hakkı hukuken yoktur diye karar verdi. Ama sistem işlemeye devam ediyor.”

Taştan: Çocuklarını yüzmeye, spora gönderemiyor, bu kurslara gönderebiliyor

Bir diğer eğitim uzmanı Ali Taştan, Milli Eğitim’in bu tip yapılarla özellikle 2014’ten sonra protokollerini artırdığını belirterek “Okula gelip, öğretmenden sınıfı devralıyorlar. Protokole dayalı olarak birkaç saat, etkinlik adı altında dini eğitim, siyasi faaliyet yürütüyorlar. Kendi binaları varsa orada da birtakım faaliyetlere devam ediyorlar. Yarışma ve kimi etkinlikler adı altında tamamen siyasi faaliyet yürütüyorlar” dedi.

Taştan, bu yaklaşımın aslında Milli Eğitim bünyesinde bulunan 1 milyonun üzerinde öğretmenden bağımsız hareket etmek olduğunu ifade etti:

Milli Eğitim Bakanlığı’nda her branşta, farklı farklı yetenekleri olan binlerce öğretmen var. Açıkça şu deniyor: Bu öğretmenler yapamıyor, cahil, tarikat ve cemaatlerdeki niteliği olmayan, pedagojik formasyonu olmayan, hiçbir eğitim almamış insanlar benim öğretmenlerimden daha iyi yapıyor ve ben de çocukları onlara teslim ediyorum.”

Uzmanlara göre bu ‘okullar’ daha çok maddi durumu iyi olmayan ailelerin yaşadığı bölgelerde faaliyet gösteriyor. Taştan, “O bölgelerde aileler yaz aylarında çocuklarını yüzmeye, spora gönderemiyor.” diyor.

2011’de “Kur’an öğrenimine 12 yaş sınırı yasağı kaldırıldı

Nur Cemaati’nin Yazıcılar koluna yakınlığıyla bilinen Hayrat Vakfı. Fotoğraf: İHA

Temmuz 2011’de Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Kuran öğrenimindeki ilköğretim 5. Sınıf şartının kaldırılacağını açıklamıştı. 17 Eylül 2011’de çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle, 28 Şubat sürecinde getirilen Kuran kursuna yaş sınırlamasıyla ilgili düzenleme olan  Kur’an öğrenimine 12 yaş sınırı yasağı kaldırıldı.

Sonraki yıllarda Kuran kurslarına giden çocukların yaşı bebek denebilecek yaşlara indi.

Bizzat Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı “2018 Yılı Yaz Kuran Kursları Değerlendirme Raporu”nda 0-4 yaş arasında 16 bin 370 bebek ve çocuğun Kuran kursuna gönderildiği kayda geçti.

‘Türkiye’de tahminimiz 5 binin üzerinde bu şekil yurt ve ev var’

Taştan, 10 çocuğun 2012- 2015 yılları arasında cinsel istismara uğradığı Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’ne ait evleri işletenleri kurtarmak için getirilen yasal düzenlemeyi de hatırlatarak şunları söyledi.

Normalde vakıf, derneklerin, özel teşebbüsün ortaokul seviyesinde yurt açma yetkisi yoktu. Karaman’daki çocuklar ortaokul öğrencileriydi. O yurdun işletenlerini kurtarmak için yönetmelik değiştirdiler. Vakıf ve derneklere ortaokul seviyesinde yurt açma yetkisi verdiler. Çocuklar buralarda resmi olarak çalışan olarak bile gözükmeyen insanların eline terk ediliyor. Türkiye’de tahminimiz 5 binin üzerinde bu şekil yurt ve ev var. Yoksul çocuklar mecburen buralara gidiyor. 10 yaşından itibaren devlet yurdunda yatılı okumuş bir öğrenciydim. Devlet yatılı okulları yıllar içinde kapatıldı. Eksiği de olsa devlet yurtlarının öğretmeni, hemşiresi, doktoru, rehber öğretmeni olurdu.”

ChatGPT ile çizilmiştir.
Close