Close
Hukukta yapay zekâ: Hızlı karar, ırkçılık gibi ‘verilerden’ uzaktalık iddiası

Hukukta yapay zekâ: Hızlı karar, ırkçılık gibi ‘verilerden’ uzaktalık iddiası

Zeynel Emre, Tekin Yayınları’ndan çıkan “İnsanlık için Adalet, Adalet için Yapay Zekâ” kitabında “Ülke olarak çok büyük bir medeniyet trenini kaçırmak üzereyiz, bu trene binmeliyiz. Yoksa kaybımız matbaayı üç yüz yıl gecikmeyle ülkeye getirmemizden katbekat fazla olacaktır” diyor.

Filiz Gazi

Yapay zekâyla ilgili hemen her başlık, bir kısmımız için netameli konu. Öbür taraftan kaçacak yer kalmadı gibi. Haberde kullandığım görseli ChatGPT çizdi örneğin.

Mary Shelley’in Frankenstein’ı edebiyat tarihinin bilinen ilk bilim kurgu kitabı olması dışında göz alıcı bir metaforla rasyonel aklın olası risklerini anlatır. 18. yüzyıl Avrupa’sının Aydınlanmacı tutkularına karşı yazılan kitapta aklın kendisinden de korkulması gerektiği derinden sezdirilir.

CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Tekin Yayınları’ndan çıkan “İnsanlık için Adalet, Adalet için Yapay Zekâ” kitabında “Ülke olarak çok büyük bir medeniyet trenini kaçırmak üzereyiz. Vakit kaybetmeden bu trene binmeliyiz. Yoksa kaybımız matbaayı üç yüz yıl gecikmeyle ülkeye getirmemizden katbekat fazla olacaktır” diyor.

Matbaa örneği can alıcı. Avrupa’nın gelişmesinde birinci derecede etkisi olan matbaanın, Müslüman Osmanlı’nın yazı hayatına 280 yıl gibi süre etkisi olmadığı bilinir. En azından Niyazi Berkes okumalarından bildiğim bu.

Çoğu dünya ülkesinin yatırım planları arasında yapay zekâ yerini aldı. Emre, bu alandaki bütçelere bakıldığında “Savunma sanayisinde nükleer silahlanma yarışını hatırlatıyor bana” diyor. İkici kez can alıcı yerden benzetme geldi. Bu kez ürkütücü de.

“Yapay zeka insanlığın yeni elektriğidir”

Putin 2017 yılında, “YZ’de lider olan ülke dünyanın da hâkimi olacak” demişti.

Amerika, Çin, Fransa, İngiltere bu alanda milyon dolarlık yatırımlarla birbiriyle yarışıyor.

Çin’in 2027 yılında yapay zekâ endüstrisine ayırdığı para 37 milyar avro.

Trump’ın boş durduğu zaten düşünülemez. ABD, sadece Federal Yargıdaki yapay zekâ için 2025- 2029 yılları için ayırdığı tahmini bütçe 5.3 milyar dolar.

Dünyadaki kimi örnekler ise şöyle:

ABD ve Avustralya gibi dünyanın dört bir yanındaki çeşitli ülkeler adli karar alma süreçlerinde yapay zekâyı kullanıyorlar.

Singapur yargısı da benzer şekilde sözlü yargılamaların yazılı kayıtlarını gerçek zamanlı olarak oluşturmak için Akıllı Mahkemeler Transkripsiyon Sistemi’ni devreye sokmuş.

İngiltere, düşük değerli hukuk davaları için Çevrim İçi Uyuşmazlık Çözümü (ODR) sistemini ve 25.000 sterlinin altındaki hukuk davaları için internet tabanlı mahkeme hizmetini uygulamaya koymuş.

Estonya adalet bakanlığı küçük talepleri işleme koymak için “robot yargıç” kullanmaya başlamış.

Bunlar dışında;

Wuhan’da şoförsüz taksiler hizmet veriyor.

Netdragon isimli bir Çin teknoloji şirketinin CEO’su, kendi yarattığı bir yapay zekâ.

Sosyal medya fenomenleri yapay zekâ ile ürettikleri avatarlarıyla yayın yapıyor, içerik üretiyorlar.

Hangzhou’da “Xiao Zhi” adlı robot yargıç, özel bir kredi anlaşmazlığını karara bağlamak için kullanıldı ve insan yargıcın davayı 30 dakikadan kısa sürede sonuçlandırmasına yardımcı oldu.

Tüm bunlar alt alta sıralandığında Prof. Andrew Ng’ın alıntıyla “Yapay zekâ insanlığın yeni elektriğidir” tespiti zorunlu olarak kendini doğruluyor.

Emre: Yapay zeka, hukukta emek ve zaman kaybını telafi edebilir

Emre, bir hukukçu olarak yapay zekânın hukuk sistemine getireceği pozitif etkileri anlattığı yerde şu ifadeleri kullanıyor:

“Sadece iş yükünü azaltmakla kalmayacak, hukuk sistemindeki çürüme ve yozlaşmanın da önüne geçebilecek, bir tür denetleme mekanizması olarak caydırıcı bir etkisi olacak; tabii doğru ellerde, gerektiği gibi kullanılırsa.

Peki YZ, hukuk sistemine nasıl bir katkı sağlayabilir? (…)

Bir dava görüldüğünde konu ile ilgili çok fazla bilgi, kanun ve örnek dava incelemesi yapılır. Sosyal bir bilimdir hukuk ama dava karşılaştırmaları için analitik bir bakış açısına ihtiyaç duyar. Bu sebeple hukuk alanında YZ mükemmel çalışabilir. Bu sayede büyük bir emek ve zaman kaybını telafi edebilir.”

Devletlerin hukuku: Adil bir ülke iddiası yok

Devletin var oluş sebebiyle doğru orantılı olarak dünyanın hemen hiçbir yerinde hukukun idealist bir iddiası var denemez:

“Örneğin İsrail’de yapılan bir çalışmada, çoğunluğu şartlı tahliye ile ilgili başvurular hakkındaki yargısal kararlardan oluşan yaklaşık bin adet mahkeme kararı analiz edilmiş ve kahvaltıdan veya öğle yemeğinden yeni dönen hâkimlerin olumlu karar verme olasılıklarının çok daha yüksek olduğu, yani denetimli serbestlik başvurusunu kabul ettikleri sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla, hâkimler kararlarını verirken birçok etken bu kararların ortaya çıkma sürecini etkileyebilir. Örneğin ABD’de yapılan bazı araştırmalar, koyu tenli sanıkların aynı suçtan daha uzun hapis cezasına çarptırıldığını ve kefaletle serbest bırakılma olasılıklarının daha düşük olduğunu göstermektedir. Keza San Francisco şehrinde, iltica başvurularının neredeyse yüzde 90’ını onaylayan hâkimler varken, ülkenin diğer bölgelerindeki hâkimler için bu oran sadece yüzde üç olarak tespit edilmiştir.”

‘Dinlenme süresine ihtiyacı yok, ön yargılardan uzak’

Bir diğer konu yapay zekânın, yargıçlar üzerinde pozitif anlamda bir baskı yaratabileceği. Her kararı denetlenen bir hâkimin çok daha dikkatli, adil ve tarafsız olacağını söylüyor Emre.

Yani yapay zekâ, kararı veren merci değil kararın verilmesinde yardımcı olan unsur olabilir. İlgili mevzuatı, içtihatları ve benzer vakaları karşılaştırıp değerlendirme, örnek davalar bulma konusunda insanla mukayese edilemeyecek kadar hızlı olacağı düşünülürse eğer kulağa cazip geliyor. Ama diğer taraftan Azınlık Raporu filmini izleyenler hatırlar. Yüz yüzelik, empati gibi insani özelliklerin ortadan kalkması durumunda mesele çok farklı bir boyutlara taşınabilir.

Robotik yargıçların aldığı kararlarda duygusallık göstermemesi, insanların ihtiyaç duyduğu dinlenme sürelerine gerek duymadan çalışması gibi şeyler olumlu getiriler olarak sıralanıyor. Rasyonel aklın soğukluğunu ürkütücü bulduğumdan bahsetmiştim. Örneğin şu satırları okurken de hissettiğim buydu:

“Hukuk ve YZ makine öğreniminin her ikisi de mantık odaklı metodolojilerdir, kesinlik içerirler (örneğin, X olursa sonuç Y olmalıdır). YZ’nin doğal dil işleme (NLP) yöntemi de avukatların çalışma sistemine benzer çalışır. YZ algoritmaları, sözcükleri kullanıldığı bağlama göre otomatik olarak işler ve yorumlar.”

Peki öngörülemeyen, kompleks, gri taraflarımız?

İnsanın belirsizliği: Evet çilek seviyorum ama şu an canım muz istiyor

Kitabın ilerleyen bölümlerinde kesinliğin aranamayacağı özelliklerimizden bahsediliyor:

“Ünlü bilim kurgu yazarı Philip Dick, en ünlü romanlarından biri olan Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? adlı eserinde insan ile yapay zekâ arasındaki en önemli farkın ‘empati’ olduğunu söyler. (…) Bu yazılımların temelinde kesinlik vardır, insan davranışları ise kesinlik içermez ve belirsizliklerle doludur. En sevdiğiniz meyve çilek olabilir ancak o an canınız muz çekebilir ve muz tercih edip yiyebilirsiniz. Halbuki bir yapay zekâ size servis yapacak olsa her seferinde çilek getirecektir. Çünkü yazılımı istikrarlı tekrarlara dayanır.”

Her ne kadar algoritmasında evrensel hukuk ilkeleri tanımlı olan ve bunları kullanarak çıkarımlar yapan bir yapay zekâlı robotik sistem avantajlı dursa da bu demir yığınına ne kadar güvenebiliriz?

Emre: Dil, din, ırk gibi ön yargılı verilerden uzak

İlgili yerde Emre şu ifadelerle anlatmış:

“Öncelikle ön yargılardan uzak, objektif değerlendirme ve sonuçlar ortaya koyarak, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını sağlayabilir. Yine ön yargılardan bağımsız bir algoritmaya sahip robotik sistem, kamu hizmetlerine girişte anayasal eşitlik sağlayabilir. Oldukça insani bir bakış olan önyargılardan uzak karar verme imkânına sahip olabilir. Yapılan bir araştırma da saydığımız bu avantajları doğrular nitelikte. Araştırmaya göre, ceza yargılamasında sanığın kaçma tehlikesi nedeniyle tutuklu mu yoksa tutuksuz mu yargılanacağı hususunda yapay zekâlı robotik bir sistemin hâkimlerden daha yüksek bir oranda doğru karar verdiği sonucu ortaya çıkmış. Kılık, kıyafet, dil, din, ırk gibi ön yargı yaratabilecek verilerden yoksun olduklarından olsa gerek.”

Bu arada robot hâkimlerin verdiği kararlar, insan hâkimlerce temyiz edilebiliyor. 2021 yılına kadar robot hâkimlerin verdiği kararların %98’i temyize gitmeden kesinleşmiş. Burada da kararların çok daha hızlı verilmesinden söz ediliyor.

Buna göre dünyada artan nüfus düşünüldüğünde, büyük miktarlara ulaşan dava dosyaları en az maliyetle, hâkim ve savcı sayısını arttırmaya gerek duymadan, adliyeleri büyütmek gibi klasik yöntemlere başvurmaya ihtiyaç olmayabilir.

Türkiye’de bir robot hakim olsaydı eğer…

Örneğin, Türkiye’de şu an mahkemelerde devam eden veya sıra bekleyen dosya sayısı 34 milyon civarında.

Emre, kanayan yara (ifadem abartılı değil) icra memurlarının işini yapamamalarından bahsetmiş. Misal Gaziantep’te icra memurları kung fu öğrenmeye başladığı hatırlatılmış.

Yapay zekâ programlarında ülkelerin mevcut iktidar politikalarının etkili olacağıyla ilgili kitapta bir tartışmaya yer verilmemiş. Mesela şimdilerde, bu seviyede bir teknolojiye sahip olsaydık eğer Erdoğan’ın onaylamayacağı bir kararı bir robot hakim verebilir miydi?

 

 

 

 

 

Close