Close
Alevlere karşı yalnız olan orman işçileri: Sefalet ücretinde günlerce uykusuz, yıkanmadan çalışmak

Alevlere karşı yalnız olan orman işçileri: Sefalet ücretinde günlerce uykusuz, yıkanmadan çalışmak

Her yaz olduğu gibi bu yaz da yanan ormanlara karşı birlikte mücadele etmeye çalışan yurttaş, orman ve itfaiye işçilerini görüyoruz. Alevlerin arkasında sistemin yapısal sorunları yer alıyor.

Filiz Gazi

Yaz aylarının kavurucu sıcaklarıyla birlikte sıradan yurttaştan, itfaiyecilere ve orman isçilerine yangınla mücadele başladı. Alevlere karşı yurttaşın elindeki damacanaların görüldüğü fotoğraf kareleri sistemin yapısal sorunlarını da ortaya koyuyor.

37 bin lira maaşla geçinmeye çalışan, dört çocuk babası bir işçi 25 bin lira kira ödediğini anlatırken, başka bir orman işçisi “24 saat uyumadan yangın söndürüyoruz” diyerek çalışma şartlarının zorluğunu dile getiriyor.

Günlerce uyumadan, yıkanmadan, yetersiz personel sebebiyle vardiya sistemi olmadan yangın söndürmeye çalışan orman işçileri bu ağır şartların yanında sefalet ücretine mahkum.

En son İzmir Ödemiş’teki orman yangınında 80 yaşındaki yatalak hasta İbrahim Erkan ile iki çocuk babası, 39 yaşındaki dozer operatörü İbrahim Demir hayatını kaybetti.

Orman Genel Müdürlüğü’ne bağlı yalnızca 5 bin işçiyle yangınlara müdahale etmeye çalışılması devletin orman yangınlarıyla mücadeledeki ihmallerini her yaz olduğu gibi yeniden tartışmaya açtı.

Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre 2024 yılında Türkiye genelinde toplam 3.797 orman yangını çıktı. Yanan orman alanlarının büyüklüğü ise 27 bin 485 hektar olarak hesaplandı.

3 bin 797 adet yangının çıkış nedeni şöyle:

Kasıtla çıkarıldığı tespit edilen 117 yangın 218 hektar orman alan,

İhmal, dikkatsizlik, kaza nedeniyle 1839 yangınla 19 bin 959 hektar orman alan,

Doğal sebeplerle çıkan 730 yangın, 736 hektar orman alanı kaybettik.

1.111 yangınla kaybedilen 6 bin 572 hektar alanın neden yandığı ise bilinmiyor. Bu sayı, yangınların yaklaşık %32’sinin nedeninin belirlenemediği anlamına geliyor.

Son 10 yılın verileri Türkiye’deki orman yangınlarının en yaygın sebebinin ihmal ve dikkatsizlik olduğunu ortaya koyuyor. Anız yakma, çöplük, çoban ateşi, sigara ve piknik gibi aktiviteler bu kategoriye dahil edilen başlıklar arasında.

İzmir’in Seferihisar ilçesinde hafta içinde çıkan yangın ve Çeşme ile Ödemiş ilçelerinde devam eden yangınlar bunun son örneği oldu.

SÖYLENDİĞİNİN AKSİNE ORMAN ZENGİNİ ÜLKE DEĞİLİZ

Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, 23.245.000 hektarlık alanla ülke yüz ölçümünün yaklaşık yüzde 30’u orman kaplı. Bu bilindiğinin aksine yeşil alanlarımızın az olduğunun göstergesi.

Türkiye, Akdeniz iklim kuşağında olması sebebiyle ormanların yüzde 64’ü, birinci ve ikinci derece yangına hassas alanlardan oluşuyor. Türkiye Ormancılık Derneği’nin hazırladığı verilere göre son on yılda sırayla İzmir, Antalya ve Muğla en çok yangın çıkan hem de yangınlarda en çok ormanın kaybedildiği üç şehir.

Ormanlık alanlarla ilgili tarihçeye bakıldığında devletin ormancılık konusu ile sürekli ve bir dereceye kadar sistemli bir şekilde ilgilenmesi Tanzimat’tan (1839) sonra başlıyor. Ulaştığım bir yetkili tam olarak bu tarihçeyi hatırlatarak konuşmasına başladı.

Orman Genel Müdürlüğü sayfasında yer alan bilgiye göre 2024’te merkez ve taşra birimlerinde istihdam edilen memur ve sözleşmeli personel ile sürekli ve geçici işçi personel sayısı 43.086. Ancak konuştuğum bir yetkili, yangınlara karşı aktif çalışan orman işçi sayısının 5 bin olduğunu kaydetti. Hatta “Bunu bir işçi söylese yanar” diye de ekledi.

Hak İş’e bağlı Öz Orman İş Sendikası, Nisan ayında toplamda en az 30 bin personele ihtiyaç olduğu açıklaması yapmıştı. Ancak bu talebe Hazine Bakanlığından onay gelmiyor.

‘200 YILLIK KURUMUZ, 45 BİN İŞÇİMİZ VARDI, ŞİMDİ 5 BİN’

Hak-İş’e bağlı Öz Orman- İş Sendikası’ndan konuştuğum bir yetkili yetersiz personel sayısının sonuçlarını şu ifadelerle anlattı:

“Orman Genel Müdürlüğü yaklaşık 200 yıllık kurum ve askeri mantığa göre yetişmiş bir kurum. 200 yıllık kurumuz ama şu an Antalya, Çanakkale’nin birçok yeri, İzmir’i, Çeşme’si yani Ege, Akdeniz hattında yanan yangınlara yaklaşık 5 bin işçimiz müdahale ediyor. Bu sayıyı bir işçi söylese sorun olur.

Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan personel sayısı binlerce görünebilir. Ama şu an ekranlarda gördüğünüz yangınlara müdahale eden işçi sayısı 5 bin. Soğutma çalışmalarını yapan işçilerimiz de dahil. Biz sendika olarak bu sayı yetmez diyoruz. 45 bin işçi sayısından yıllar içinde buralara geldik. Emekli olanların yerine insan alınmadı.  

Orman işçileri araöz araçlarıyla yaptıkları saatler süren yolculuktan sonra yangın yerlerine ulaşıyor

Bunların birçoğu şu an nöbet halindeler. Ben şu an Ankara’dayım ve ekipten dört kişi kaldık. Burada bir yangın çıksa ayvayı yedik ablacım. İşçi sayısı az olduğu için buradaki işçiyi alıp götürüyor İzmir’e, Antalya’ya. Trabzon’dan, Zonguldak’tan, Samsun’dan işçi taşıyoruz. Taşıma suyla işçi götürüyoruz. İşçiler normal araçla değil, arazözle 8- 10 saat yol gidiyor. Bu araçlar 90- 100 hız yapabiliyor. Sonra bu işçiden verim istiyorsun.

Yakın zamanda işçiye ihtiyacımız var dedik. Tasarruf planlaması ormanda geçerli olmaması lazım. Hazine Bakanlığı sana işçi vermem diyor. Vermediğin için şu an ormanlar yanıyor.”

‘EKRANDA SİMSİYAH İNSANLAR GÖRÜYORSUNUZ, YIKANMIYORLAR, UYUMUYORLAR’

Konuştuğumuz yetkili işçilerin dinlenmeden, yıkanmadan, vardiyasız süren çalışma koşullarını ise şöyle anlattı:

25 gündür dağdan inmeyen arkadaşlarımız var. Neden? İşçi yok çünkü. 15 bin işçi talebimiz var bizim. Bunu yaparsanız, vardiya sistemine döner. Bir kısım işçi çalışır, bir kısım işçi dinlenir. Orman Genel Müdürlüğü’nün bir bütçe oluşturarak gezici tırlar oluşturması lazım. İşçi dağdan indiğinde yıkanması gerekiyor. Ekranlarda simsiyah insanlar görüyorsunuz. Arkadaşlarımızın yıkanması, bir nefes alması belki de bir 5- 10 dk. uyuması… Bakın, 5- 10 dk. diyoruz. Öyle sabahlara kadar uyuma değil. Bizim klasik bir tabirimiz var: Biz diyoruz ki, yanmış toprağı döşek yapıyoruz, yanmış taşı yastık yapıyoruz, gök kubbeyi de kendimize yorgan yapıyoruz. Öyle bir teferruatımız yok. En azından bu imkanları sağlayın. Emekçimize değer verin ki işçi hissetsin bunu. 37 bin lira adama maaş veriyorsun, dağa gönderiyorsun. Bugüne kadar 143 şehit verdik, dün İbrahim Demir arkadaşımızı kaybettik. Ragıp diye bir arkadaşımız da şu an entübe. (Ragıp Şahin) O da şu an son nefesini, Allah korusun, vermemesi için biz dua ediyoruz. Milletçe değer vermiyorsunuz, devletçe değer vermiyorsunuz, nokta…”

Fotoğraf: X sosyal medya platformu

İzmir Ödemiş’teki orman yangınında 80 yaşındaki yatalak hasta İbrahim Erkan ile 39 yaşındaki dozer operatörü, iki çocuk babası İbrahim Demir hayatını kaybetti.

İşçi İbrahim Demir

İŞÇİ: 37 BİN TL MAAŞIM, 25 BİN EV KİRAM

Orman işçisi Ercan Ertaş ise 37 bin lirayla maaşla geçinemediğini şu sözlerle anlattı:

37 bin liraya maaşla çalışıyorum. Oturduğum evin kirası 25 bin. Dört tane de evladım var. İkisi üniversiteye gidiyor. Bir tanesi lisede, bir tanesi de ortaöğretimde. 37 bin lira maaşı, 25 bin lira kirası, dört tane evlat babası olan bir adamın nasıl geçineceğini bana söyleyin.”

Öz Orman İş Sendikası’ndan konuştuğum Osman Doğan ise “3-30-300” adı verilen kuralı hatırlattı. Bu kural ormancılıkta üç kırmızı çizgiyi ifade ediyor.

Eğer ki nem 30 derecenin altına düştüyse, rüzgâr 30 saat üstüne çıktıysa, sıcaklık 30 derecenin üstüne çıktıysa ayağınızın yere sürttüğünüz anda özellikle Akdeniz, Ege kuşağında yangın çıkarma riskiniz var demektir. Bu şartlarda her an hazır olmanız gerekiyor. Son geçen 25 gün ve önümüzdeki 10 gün bu riskle yaşıyoruz. Ormanlara girilmemesi noktasına Valilikler açıklama yapıyor, sendikalar bu konuyla ilgili gereken uyarılarda bulunuyor ama esas buna vatandaşlarımızın uyması gerekiyor.”

YAŞAR: KONUTLARLA ORMAN ARASINDA SINIR KALKTI

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar ise yangınlarla ilgili verdiği bir demeçte başka hususa dikkat çekiyor. İzmir nüfusunun hızlı arttığını, yeni yapılaşmaların ormanın yakınında olduğunu, bu durumun da orman yangını riskini artırdığını belirten Prof. Dr. Yaşar şu örneklerle anlatıyor:

2008 yılında 3 milyon 750 bin olan İzmir nüfusu, şu anda 4,5 milyon. 750 bin insan, şehrin dış çeperine yerleşti. Herkes ormanın içine ev yapıyor. Geçen sene Karşıyaka Yamanlar’da gördük, siteyle orman arasında mesafe yoktu, evlere ulaşması son anda durduruldu. Durdurulamasaydı yangın, Karşıyaka’ya ulaşacaktı. Buca, Karşıyaka, Bayraklı’da evler ormana dayandı. Yazlıklar ormanlık alanların içine doğru yapılıyor. Şu anda Çeşme’de evler cayır cayır yanıyor. Çünkü siteler ormanlık alanların içinde ya da çok yakın mesafede. Evler ormanlık alanlara yakın yapılıyorsa mutlaka önlem alınması, ormanla evler arasında belli bir mesafe olması, sitelere yangın vanası koyulması lazım.”

Konuştuğum bir başka orman işçisi ise yangınların nedenleriyle ilgili şöyle konuştu:

Elektrik direklerinden de kaynaklanabiliyor. Ama bu oran çok az. Çoğu yangının nedeni piknik yapılan alanların temizlenmemesinden. Bırakılan cam parçaları ısıyla birlikte mercek etkisi yaptığından dağın tepesinde orman yanabiliyor. Arabanızla yolda giderken, içtiğiniz tütün mamulünü attığınızda o tutuşturabiliyor.”

Ekonomi gazetecisi Bahadır Özgür ise yazılarında Türkiye’de artan orman yangınlarının ana sebeplerinden birisinin elektrik hatları olduğuna vurgu yapıyor:

Yok olan orman sahalarında elektrik kaynaklı yangınların oranı 2010’da yüzde 4.9 düzeyindeydi. Bugün yüzde 25! 15 yılda 5 katlık bir artış söz konusu.”

2010 sonrasında Türkiye 21 bölgeye ayırarak, bu bölgelerdeki elektrik dağıtımı 14 şirkete ihale edildi. Ve o günden beri kamu kaynakları ‘destek’ adı altında bu şirketlere aktarılırken, her ay şişen faturalarımızın yüzde 66’sı da onların kasasına giriyor.

Şirketler neredeyse sadece para topluyor. Oysa esas görevleri arasında yeni yatırımlar yapmak, hatları sürekli denetlemek ve yenilemek bulunuyor. İşte tüm sorun da buradan kaynaklanıyor. Hatların yenilenmesine ve denetlenmesine neredeyse tek kuruş ayırmıyorlar.”

Öz Orman İş Sendikası’ndan konuştuğum Osman Doğan, yangın uçağı eksikliğiyle ilgili yapılan eleştiriler hakkında şunları söyledi:

“Yangın arazisine eğer ki karadan ekip girmediyse o yangın sönmez. Uçak ve helikopter yangını tek başına söndürmez. Coğrafi şartlarımuz uçağa da uygun değil.  O yüzden daha çok helikopter gerekli. 2021’de Antalya’daki yangınla Avrupa’daki yangın eş zamanda başladı. Biz 16 günde yangını söndürdük, onlar üç ay sonra yangını söndürdü. Tepeden gönderilen su yangının hızını düşürür, biz de kara gücü olarak alt tarafta o yavaşlayan yangının üzerine yürürüz. Bir savaş alanındaki kara gücü gibi piyade girmeden savaş kazanılır mı?”

 

 

 

 

 

 

Close