Close
MESEM DOSYASI 2/ SANAYİ, TİCARET ODALARI, MÜSİAD, TARİKAT ÇEVRELERİ, MİLLİ EĞİTİM: ZORUNLU EĞİTİM KALDIRILMALI

MESEM DOSYASI 2/ SANAYİ, TİCARET ODALARI, MÜSİAD, TARİKAT ÇEVRELERİ, MİLLİ EĞİTİM: ZORUNLU EĞİTİM KALDIRILMALI

Lise eğitiminin üç yıla düşürülmesine yönelik mevzuat hazırlığı yapıldığı yönünde kulis bilgileri paylaşılıyor. AK Parti’ye yakın vakıf, dernek ve tarikat çevreleri bu süreçte aktif rol alıp, buna yönelik raporlar hazırlıyor. Hazırlanan raporlarda, zorunlu eğitimin “evlilik yaşını yükselttiği”, “çocukların istihdama geç katıldığı” ileri sürülüyor ve zorunlu eğitimin “fıtrata aykırı” olduğu vurgulanıyor.

FİLİZ GAZİ

AK Parti iktidarının 23 yılı boyunca eğitim sistemi sürekli değişti; neredeyse her birkaç yılda bir yeni model, sınav, okul türü ya da müfredat uygulamaya konuldu. Ancak bu süreçte çocukların gelişim özelliklerine, ilgilerine, yeteneklerine ve çağın gereksinimlerine uygun bir eğitim anlayışı oluşturulamadı.

Öyle ki bir öğrenci, başladığı sistemle okulu bitiremez hale geldi. Şimdi ise yeni bir plan daha gündemde: liselerin kısaltılması. Hükümete yakın basın kuruluşlarında, lise eğitiminin üç yıla düşürülmesine yönelik mevzuat hazırlığı yapıldığı yönünde kulis bilgileri paylaşılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yetkilileriyle birlikte, AK Parti’ye yakın vakıf, dernek ve tarikat çevrelerinin de bu süreçte aktif rol aldığı görülüyor.

Bu düzenlemenin, özellikle Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) üzerinden öğrencileri daha erken yaşta iş gücüne yönlendirme amacı taşıdığı, kız çocuklarını ise okuldan uzaklaştırabileceği konuşuluyor.

2012’de alınan bir kararla zorunlu eğitim süresi 12 yıla çıkarılmış, bu uygulama 2013-2016 yılları arasında Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı döneminde hayata geçirilmişti. Yani, AK Parti iktidarının kendi döneminde eğitim sistemine yapılan bu düzenleme, o yıllarda “eğitimde reform” olarak sunulmuştu. Ancak bugün, aynı siyasi kadrolar zorunlu eğitim sistemini yeniden tartışmaya açtı ve hatta kaldırma yönünde adımlar atmaya başlamış durumda.

Bu sistemde 8 yıldan 12 yıla çıkarılan zorunlu eğitim; 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul ve 4 yıl lise eğitimini kapsıyor. Avcı döneminde, ilkokul birinci sınıfa başlama yaşı da 6’ya düşürülmüştü.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 5 Eylül’de, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada zorunlu “12 yıllık zorunlu eğitimin süresinin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluşturuldu, bu revizyonu yapmayı planlıyoruz,” dedi.

MÜSİAD: ÖĞRENCİLER PİYASAYA ADAPTA EDİLSİN

Bu “Kamuoyu oluşturuldu” söylemine örnek olan taleplerden biri, iktidara yakın sermaye gruplarından MÜSİAD ait. MÜSİAD Genel Başkanı Burhan Özdemir, Haziran ayında yaptığı açıklamada genç işsizliğiyle mücadelede zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasını önermiş, istihdam artışı için eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gerektiğini savunmuştu.

Yeni Şafak’a konuşan Özdemir, “Gençlerimiz işgücüne daha erken katılmalı. Eğitim zorunluluğu esnetilmeli, öğrenciler pratik becerilerle piyasaya daha hızlı adapte olmalılar. 12 yıllık kesintisiz eğitim sistemi çok yanlış bir uygulamadır’’ ifadelerini kullandı.

MESEM’İ BAŞLATAN ESKİ BAKAN ÖZER’DEN UYARI

Öte taraftan Milli Eğitim eski Bakanı Mahmut Özer, kendi döneminde hayata geçirilen Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulamasına atıfta bulunarak zorunlu eğitimin kısaltılması için ortaya atılan argümanları eleştirdi.

Özer, “Zorunlu eğitimin kısaltılmasından murad, mesleki eğitimin güçlendirilmesi ise bu da doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Ülkemizde mesleki eğitim zaten ortaokul sonrası mesleki ve teknik Anadolu liseleri ve mesleki eğitim merkezleri üzerinden sağlanmaktadır,” diyerek zorunlu eğitimin kısaltılması yönündeki tartışmalara karşı uyarıda bulundu.

26 Ağustos’ta Yeni Şafak gazetesinde “Zorunlu eğitimin kısalması tüm sorunlarımızı çözecek mi?” başlıklı yazı kaleme alan Özer, “Zorunlu eğitim kısaltıldığında lise çağındaki gençlerin iş gücünde nasıl yer bulacağı net değildir. Bu donanımla ancak düşük ücretli ve düşük beceri gerektiren işlerde çalışabilirler” dedi.

Bu durumun en çok sosyoekonomik açıdan dezavantajlı ailelerin çocuklarını ve kız çocuklarını etkileyeceğini vurgulayan Özer, “Varlıklı aileler çocuklarının eğitimini sürdürebilir ancak yoksul ailelerin çocukları eğitimden kopar. Bu da toplumsal eşitsizliği derinleştirir” ifadelerini kullandı.

“ZORUNLU EĞİTİM FITRATA AYKIRI”

8 Şubat 2025’de Maarif Platformu, Enderun Özgün Eğitimciler Derneği, İstanbul Medeniyet Enstitüsünün düzenlediği ‘Türk Eğitim Sistemi ve Zorunlu Eğitimin Yansımaları’  başlıklı çalıştayın raporu yayımlandı.

Raporda, “Zorunlu eğitim sistemi, tüm öğrencilerin aynı kalıba sokularak bireysel farklılıkların göz ardı edildiği, insan akıl ve fıtratına ters bir uygulamadır” denilerek, öğrencilere branş yönlendirilmesinin erken yaşta yapılması istendi.

Ayrıca eğitimden çok ticarete yönelen insanların daha başarılı olduğu ileri sürüldü:

“İş ve özel yaşamında büyük başarılar elde etmiş birçok insanın arkasında parlak diploma ve okullardan ziyade kendi çabalarıyla elde edilmiş hayat ve iş tecrübeleri yer almaktadır. Örneğin büyük bir fabrikanın sahibinin ya da yöneticisinin, ünlü bir sanatkârın, zengin bir tüccarın ortaokul, lise hatta bazen de ilkokul mezunu olduğu görülmektedir.”

Raporda, zorunlu eğitimin “evlilik yaşını yükselttiği” ve “çocukların istihdama geç katıldığı” da iddia edildi:

“25 yaşına kadar kamu bütçesi ile finanse edilen öğretim süreci, 25 yaşına kadar kendisi ve toplum için hiçbir değer üretememiş̧ bireyler ve umut tacirliği ile günü̈ kurtaran yönetsel bir mekanizma görüntüsünü vermektedir. KPSS için yıllarca hazırlanan bir gençlik ortaya çıkmaktadır.”

Ayrıca uzun bir eğitim sürecindense, sertifika ve kursların çağın gereksinimlerini daha iyi karşıladığı savunuldu:

“Gelecekteki eğitim modeli; kısa sertifika programları, esnek öğrenme ortamları ve hayat boyu öğrenmeyi esas alan bir yaklaşım olmalıdır.”

ZORUNLU EĞİTİME KARŞI YENİ RAPORLAR: DÜNYA GENELİNDE ZORUNLU EĞİTİME HAYIR DENİLİYOR

Benzer görüşler aynı çevrelerin hazırladığı yeni raporlarda da sürdü. Mayıs 2025’te yayımlanan “Zorunlu Eğitim Raporu Üzerine Yansımalar ve Toplumsal  Tartışmalar başlıklı sunumda ise şu  ifadeler yer aldı:

“Zorunlu eğitim, öğrencilerin fıtrî gelişim hakkını ve ailenin terbiye sorumluluğunu göz ardı etmektedir. Bu sistem ebeveynlerin çocuklarını kendi dünya görüşü, değerleri, hayat tasavvuru doğrultusunda yetiştirme hakkını ciddi şekilde sınırlamaktadır.”

Raporda ayrıca, Türkiye’deki zorunlu eğitim sisteminin “pozitivizm, materyalizm ve Darwinizm gibi yabancı fikir akımlarının etkisi altında şekillendiği” iddia edildi. “Dünya genelinde ‘zorunlu eğitime hayır’ gibi yeni pedagoji akımlarının güç kazandığı” öne sürülerek, Türkiye’nin de bu çeşitliliğe kapı aralaması gerektiği savunuldu.

BAKANLIK VE HÜKÜMETE YAKIN SENDİKALAR CEPHESİ: AİLELER ZORUNLU EĞİTİMİ İSTEMİYOR

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci, Ekim 2024’te “4+4+4 sisteminin son dört yılı yeniden ele alınmalı” demişti.

İktidara yakınlığıyla bilinen Eğitim-Bir-Sen’in Temmuz ayında yayımladığı saha araştırmasında ise velilerin ve öğretmenlerin 12 yıllık eğitimi “uzun” bulduğu, bu sürenin iş hayatına erken atılmayı zorlaştırdığı ve ara eleman bulmayı güçleştirdiği ileri sürüldü. Raporda önerilen model, “3 yıl zorunlu, 1 yıl ise isteğe bağlı” oldu. Ayrıca uzun süreli eğitimin okul terki riski taşıdığı iddia edildi.

Diğer yandan eğitim uzmanları, sendikalar ve hak örgütleri, 2024’te duyurulan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” müfredatı ve 2022’den itibaren yaygınlaşan Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulaması üzerinden yürüyen tartışmalara dikkat çekiyor.

Eleştiriler, devlet eliyle çocuk işçiliğinin meşrulaştırıldığı, zorunlu eğitimin kısaltılmasıyla çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılacağı yönünde yoğunlaşıyor.

Aynı paralellikte İstanbul ve Ankara Ticaret Odaları da MESEM’e olumlu yaklaşıyor.

BOZDOĞAN: HEDEF ANADOLU LİSELERİ

Eğitimci Özgür Bozdoğan, zorunlu eğitimin kısaltılması gerekçelerinin sermayenin çıkarına hizmet ettiğini belirtiyor:

“Deniyor ki, çocuklar iş yaşamına geç atılıyor. Aslında tercümesi şu: Sermayenin daha fazla çocuk işçiye, çırağa ihtiyacı var. Ticaret ve sanayi odaları bunu defalarca dile getirdi. Bakanlık da aynı şeyi söylüyor.”

Bozdoğan’a göre, kısaltma MESEM’e yönlendirilmeyi değil, Anadolu Liselerini hedef alıyor:

“Çocukların büyük bir bölümünün tercihi ısrarla sınavsız öğrenci alan Anadolu Liseleri. Temel hedefleri üniversiteye gitmek. Öngörüleri, bu liselerdeki görece başarılı olamayan öğrencilerin bir bölümü eğitimlerini bırakıp MESEM’e geçmek zorunda kalacak.”

ÖZBAY: 15 YAŞINDA ÇOCUĞA ‘MOTORCU OLACAK BU’ DENEMEZ

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, okul süresinin kısaltılmasının öğretmen atamalarını da azaltacağına dikkat çekiyor:

“Milli Eğitim zaten yetersiz olan bütçesindeki harcama kalemlerini düşürecek. Devlet, her çocuk için harcanması gereken eğitim masrafından tasarruf etmeye çalışıyor. Bu ekonomik krizde ucuz iş gücü arayışı çocuklara göz dikmiş durumda.”

Özbay, gelişmiş ülkelerde zorunlu eğitim süresinin arttığını hatırlatarak, çocuğun “mühürlenmesinin” doğru olmadığını söylüyor:

“Eğitime sermaye karar verir mi? Çocukla piyasayı yan yana getirmek büyük bir utançtır. Eğitimi kısaltarak işsizliği azaltamazsınız. Lise düzeyinde çocuğun bilgisi, ilgisi, becerileri yönünde çocuğu yönlendirebilecek bir eğitim sistemini var etmemiz gerekiyor. Ama yine de okulda tutmalıyız. Daha 15 yaşında çocuğu, ‘Bu elektrikçi olacak, motor ustası olacak’ diye ayrıştırmak, mühürlemek yanlıştır.”

Ayrıca MESEM’lerin sınıfsal eşitsizliğin en açık hali olduğunu vurguluyor:

“Ekonomik durumu iyi olup da 15 yaşındaki çocuğunu bu okullara gönderen tek bir aile bulamazsınız. MESEM’ler bu kadar faydalıysa önce bu kararları veren siyasiler, bu talepte bulunan MÜSİAD gibi patronlar kendi çocuklarını göndersin. Burada sınıfsal bir ayrım açıkça görülüyor, demek ki bunu buradan tartışamayız.

Eğitim uzmanı Ali Taştan, liselerin bir yıl kısaltılması halinde yaklaşık 100 bin öğretmenin norm fazlası olacağını belirtiyor:

“Bu öğretmenler nerde değerlendirilecek? Şu an alan yok. Yeni öğretmen alımı da duracak. 90’dan fazla eğitim fakültesi var, bunların azaltılması, kontenjanların düşürülmesi gerekecek. Önümüzdeki 5- 10 yıl öğretmen ihtiyacı olmayabilir. “

BOZDOĞAN: MERKEZİ SINAVLAR YOKSULLARI ELİYOR

Bozdoğan, LGS ve YKS gibi sınav sistemlerinin toplumsal eşitsizlikleri derinleştirdiğini vurguluyor:

“Koşulları farklı olan çocukları aynı sınava alıyorsunuz ve aynı sonucu almasını bekliyorsunuz; bu adaletsizliktir.”

Eğitimdeki eşitsizlikleri rakamlarla örnekleyen Bozdoğan, 2022 LGS raporuna göre annesi ilkokul mezunu olan çocuklarla annesi yüksek lisans mezunu olan çocuklar arasında ortalama 122 puan fark bulunduğunu hatırlattı. “Bu fark, çocukların bütün bir yaşamını belirliyor,” dedi.

Urfa’nın Siverek ilçesindeki bir ortaokulda yaşanan öğretmen eksikliğine de dikkat çeken Bozdoğan, “Bu sene başında 8. sınıfta tek bir kadrolu öğretmen bile yoktu diye veliler protesto yaptı. O çocukları Ankara’nın Çankaya’sındaki ya da İstanbul’un Kadıköy’ündeki öğrencilerle aynı sınava alıyorsunuz ve sonra da herkes bu sonuçlara razı olsun diyorsunuz,” değerlendirmesinde bulundu.

Bozdoğan, merkezi sınav sistemini “yoksul ve emekçi halkın çocuklarını eleyen acımasız araçlar” olarak nitelendirdi. Bu sınavların eşitsizlikleri yeniden ürettiğini ve topluma meşruymuş gibi gösterdiğini ifade etti.

LGS sistemi, lisenin kısaltılması ve MESEM uygulamasının da bu anlayışın ürünü olduğunu söyleyen Bozdoğan, “Tüm bu uygulamalar yoksulların yoksul kalmaya devam etmesi üzerine kurulu,” dedi.

(HABERİN KISALTILMIŞ HALİYLE YAYINLANDIĞI MECRA T24, YAYINLANDIĞI TARİH 18 KASIM 2025)

Close