Close
ÇAPA- CERRAHPAŞA DOSYASI: 25 YILDIR YENİLENEMEYEN HASTANELER

ÇAPA- CERRAHPAŞA DOSYASI: 25 YILDIR YENİLENEMEYEN HASTANELER

1999’dan 2025’e: Bitmeyen Yeniden Yapım Hikâyesi

Deprem riski gerekçesiyle yenileneceği iddia edilen Çapa ve Cerrahpaşa, yıllardır bitmeyen inşaatlar, belirsiz projeler, farklı semtlere dağıtılan klinikler ve aksayan tıp eğitimine rağmen ayakta kalmaya çalışıyor. Özel hastaneler ve şehir hastanelerinin hızla büyüdüğü bu dönemde, yurttaşların kolay ulaşabildiği kentin merkezindeki iki asırlık hastane kaderine terk edildi.

FİLİZ GAZİ

Türkiye’nin tıp tarihine yön veren iki köklü araştırma hastanesi Cerrahpaşa ve Çapa, yıllardır süren yenileme çalışmalarının ortasında sıkışıp kalmış durumda. Deprem riski nedeniyle güçlendirilmesi ya da yeniden inşa edilmesi gereken binalar için başlatılan çalışmalar bir türlü tamamlanamadı; sürekli değişen planlar ve bitmeyen inşaatlar hastaneleri belirsizlik içinde bıraktı.

Özel hastaneler ve şehir hastanelerinin hızla büyüdüğü, insanların şehir hastanelerine yönlendirildiği bu dönemde, bilimsel araştırmaların kalbi olan bu iki kurum ve diğer devlet hastaneleri uzun süredir kaderine terk edilmiş durumda.

ÇAPA: TEK KAMPÜS BEŞ NOKTAYA DAĞILDI

İstanbul Üniversitesi’ne bağlı Çapa Tıp Fakültesi’nde deprem riski nedeniyle bazı binalar boşaltıldı, bazıları yıkılarak yenilenmeye başlandı, bazı inşaatlar ise yaklaşık 10 yıldır tamamlanmadı. Yerleşkede toz toprak içindeki inşaat alanları arasında sağlık hizmeti verilmeye çalışılıyor.

Çapa Hastanesi’ne Aksaray cephesindeki kapısından girdiğinizde, ilkin sağ tarafta geniş bir inşaat alanı sizi karşılıyor. Acile yöneldiğinizde binaların tam ortasında devam eden başka bir şantiye alanıyla karşılaşıyorsunuz. Poliklinikler ve ek poliklinikler farklı yerlere dağıtılmış; bazıları kampüsün dışında kalıyor ve onlara ulaşmak için epey dolambaçlı bir güzergâh izlemek gerekiyor.

İnşaat nedeniyle kapatılan geçişler yüzünden hastanenin içinde neredeyse bir labirent oluşmuş durumda. Bazen inşaat alanından bir kapı açılıyor, o kapıdan girip çeşitli ara yollardan geçerek ancak gitmek istediğiniz kliniğe varabiliyorsunuz. Bu karmaşanın içinde sedyeyle taşınan bir hastaya da denk gelmeniz mümkün. Çünkü park sorunu nedeniyle araçlar kampüs içine kadar girebiliyor ve bu yoğunluktan dolayı ambulansın kimi birimlere ulaşması mümkün değil. Hastane ortamı sakinliği yerine Çapa’da sizi bekleyen inşaat gürültüleri ve toz toprak. Daha da kötüsü, bu uzun süredir böyle.

Boşaltılan kliniklerin bir bölümü Beyazıt’taki Esnaf Hastanesi ek binasına taşındı. Ameliyathaneler, yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere bazı birimler Esenyurt Necmi Kadıoğlu Devlet Hastanesi ek binasına aktarılıyor, bu da kentin bir ucundan diğerine taşınmak anlamına geliyor. KBB ve Göz klinikleri Vatan Caddesi’ndeki 29 Mayıs Hastanesi’nde geçici olarak hizmet veriyor. Ayrıca öncesinde hemşire lojmanı olduğu bilinen, Çapa yerleşkesi dışında kalan başka bir alan da poliklinik olarak kullanılmaya başlandı. Böylece tek kampüs beş ayrı bölgeye dağılmış durumda.

Rektör Bülent Zülfikar, yeniden yapılandırmanın 2028’e kadar tamamlanacağını söylüyor.

CERRAHPAŞA: BİR UCU YEŞİLKÖY’DE, BİR UCU FATİH’TE

Benzer bir tablo Cerrahpaşa Tıp Fakültesi için de geçerli. Bir zamanlar ağaçların gölgesinde, sakin bir hastane atmosferi sunan kampüs, bugün etrafı çevrilmiş dev bir inşaat çukuruna dönüşmüş durumda. Eski Cerrahpaşa’da hastane birimleri ağaçların arasındaydı; öğrenciler kampüsün her köşesinde görünürdü. Kütüphanesi, hareketli kantini, ağaç altındaki masalar, banklar hasta ve yakınlarına nefes aldıran alanlardı.

Bugün ise bu manzaradan geriye hiçbir şey kalmadı. Eskisi yutuldu, yerini dev bir inşaat alanı, temele çakıldığı görülen onlarca kazık, kapatılmış bölümler ve çevrilmiş şantiye sahaları aldı. Öğrencilerin kullanabileceği alanlar artık yok, kampüs yok edildi. Üstelik şu anda aktif bir çalışma olmadığı için devasa bir alan kazılmış ve öylece bırakılmış bir çukur görünümünde. Ve 2,5 yıldır bu halde olan yenilenme süreci halen daha netleşmiş değil.

İnşaat sahasının bazı bölümlerinde tarihi eser kalıntıları bulunması da projenin belirsizliğinde bir diğer etken. Sağlık çalışanları dahi inşaatın geleceğine dair net bir takvimin kendileriyle paylaşılmadığını belirtiyor.

Cerrahpaşa’nın bazı tanı ve tedavi birimleri, güçlendirme çalışmaları tamamlanana kadar vaadiyle Yeşilköy’de sahra hastanesi olarak planlanan Prof. Dr. Murat Dilmener Hastanesi’ne taşındı. İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa bünyesine bağlı Haseki Kardiyoloji Enstitüsü’nün depreme karşı riskli olduğu için yıkılmasının ardından bu birim de geçici olarak İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Samatya yerleşkesine aktarıldı. Samatya’daki poliklinik binalarında yapılan dayanıklılık incelemeleri doğrultusunda bazı poliklinikler Aksaray’daki Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin ek hizmet binalarına yönlendirildi. Kocamustafapaşa’daki merkez yerleşkesinde ise laboratuvar faaliyetleri ile bazı yatan hasta hizmetleri sürdürülmeye devam ediyor.

25 YILDIR SÜREN YAPIM VE TAŞINMA PLANLARI

17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden ağır hasar alan Çapa ve Cerrahpaşa için güçlendirme, yeniden yapım ve taşınma planları 2000’li yıllardan bu yana gündemde.

2007’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, iki hastanenin İstanbul Olimpiyat Stadı yakınında yeni bir kampüse taşınmasını önermiş ancak üniversite yönetimi bunu kabul etmeyerek “yerinde dönüşüm”de ısrar etmişti. 2012’de hem Çapa yerleşkesi hem de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin yerinde yapılanması için İtalyan Progen firmasına 5 milyon liraya çizdirilen proje de hayata geçirilmedi.

“SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN DUYURULDU, BİR GÜNDE BOŞALTILDI”

7 Mart 2023’te İstanbul Tabip Odası’nda konuşan öğretim üyesi Prof. Dr. Alper Döventaş, Cerrahpaşa Hastanesi ile ilgili süreçten şöyle söz ediyor:

2013’te yapılan raporlama sonunda binaların “sağlam” denmesine karşın, 2019’da yapılan karot analizleriyle birçok bloğun acilen boşaltılması gerektiği ortaya çıktı. Döventaş, kendilerine önceden hiçbir bilgilendirme yapılmadan, bir gece içinde sosyal medya üzerinden tüm hastanenin boşaltılacağının bildirildiğini, dev bir kaos içinde hastaneyi bir günde tahliye etmek zorunda kaldıklarını söylemişti.

***

İTO: DEPREM BAHANE EDİLDİ GİBİ DURUYOR ÇÜNKÜ BELİRSİZLİK YILLARDIR SÜRÜYOR

İstanbul Tabip Odası Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu, hastanelerin içinde bulunduğu durumu şöyle özetliyor:

“Yıllardır talep buraların yerinde ve bütüncül olarak yenilenmesi. Fakat yollar, köprüler, dev binalar yapan iktidar nedense bu hastaneleri bir türlü tamamlayamadı. Çapa’yı Esenyurt’a taşıyorsunuz, bir yandan da inşaat alanında hizmet veriyorsunuz. Hastayı büyük bir ameliyata alacaksınız, kalple ilgili problem olacak, kardiyoloji konsültasyonu yok, kan bankası yok. Belki çok acil olması gereken işlemler ertelenecek ya da gerektiği gibi yapılamayacak.

Atatürk Havalimanı’nın pistleri kırılarak yapılan hastaneye geçici hastane dendi ama kaç yıl oldu hala orada. Prefabrik bir yapı orası, bir üniversite hastanesi olma niteliğinde değil. Tek katlı, uzun koridorlardan oluşan bir depo hastanesi gibi. Şu anda Cerrahpaşa büyük oranda orada hizmet veriyor.

Geçici olarak böyle olacak dense buna katlanılır ama deprem bahane edildi gibi duruyor çünkü bu belirsizlik yıllardır sürüyor.”

“TEK TEK EĞİTİM HASTANELERİ KAPATILDI”

Küçükosmanoğlu ayrıca döner sermaye modeliyle hastanelerin kendi kendini finanse etmeye zorlandığını, bunun mümkün olmadığını ifade ediyor:

“Döner sermayeden para kazanın, kendiniz yapın denildi. Kamu kurumları işletme mantığıyla çalışmaya zorlandı. Normalde buraya bütçeden para ayrılması lazım. Hastaneler, sosyal güvenlik kurumuna hizmet satıyor. Parayı sosyal güvenlik kurumu topluyor. Ne kadar çok işlem yaparsa onun karşılığında sosyal güvenlik kurumundan bir pay alınıyor. Makine, teçhizat, bakım, onarımın da bir kısmı bu döner sermayeden yapılıyor. Yetmesi mümkün değil.”

Küçükosmanoğlu yalnızca İstanbul’un değil, Ankara ve İzmir gibi illerde de güçlü eğitim hastanelerinin kapatıldığını hatırlatıyor:

“Tüm devlet, üniversite hastanelerinde bakımsızlık, sıkıntı var. Adana’da, Ankara, İzmir’de öyle. Sağlık bütçesinin büyük bir kısmı şehir hastanelerinin garanti ödemelerine gidiyor.

Ankara’da Numune, Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi gibi güçlü eğitim hastaneleri tümden kapatıldı ve insanlar şehir hastanelerine yönlendirildi.”

“DEVASA HASTANELER MALİYETLİDİR”

Şehir hastanelerinin yüksek maliyetine dikkat çeken Küçükosmanoğlu, devasa hastanelere bilinçsizce para aktarıldığına dikkat çekerek şunları ekliyor:

Yatak sayısı fazla, devasa hastaneleri tırnak içinde ‘işletmek’ çok zordur. Sağlığın ekonomisiyle ilgilenen bilim insanları bunu söylüyor. Buradaki harcamalar yurttaşın cebinden çıkıyor. Bunlara yıllarca garantili ödemeler yapılıyor, aynı köprüler, otoyollar gibi… Şu anda sağlık bütçelerinin en büyük kalemi şehir hastanelerine yapılan ödemeler. Doğru olan, bu kadar büyük hastaneler yerine, şehrin içinde, hastaların kolaylıkla ulaşabileceği kullanışlı hastanelerdir. Koskoca Çam Sakura Hastanesi yapıldıktan sonra ulaşımı yapıldı. Ulaşmak hala çok zor.”

***

ÇAPA’DA SAĞLIK ÇALIŞANI: “HASTA GÖRMEDEN MEZUN OLAN ÖĞRENCİLER VAR”

Çapa’da görev yapan sağlık emekçisi Güneş Cengiz, yaklaşık 10 yıldır inşaatların sürdüğünü, yenilemelerin ancak çalışanlar binaya girmeyi reddedince hızlandığını söylüyor:

“Bu yenilenmelerin çok daha önceden yapılması gerekiyordu. Binaların bu noktaya getirilmemesi gerekiyordu. Binalar depremde parça parça dökülmeye başladığında, çalışanlar ‘artık bu binaya girmiyoruz’ dediğinde yenileme çalışmalarına başlamak durumunda kaldılar.”

Cengiz, polikliniklerin birleştirildiğini, bu da hem sağlık çalışanları arasında hem de hasta–çalışan arasında gerilimi artırdığına dikkat çekiyor. Tıp öğrencilerinin de amfileri boşaltıldığı için hasta başı eğitim alamadığını, bazı dönemlerde neredeyse hasta görmeden mezun olduğunu belirtiyor:

“Tek bir masada iki üç birimin işlemi yapılır hale geldi. Bir odada 8-10 kişi çalışıyor. Alan daralınca hasta ve yakınlarıyla muhataplık çok yakın mesafeden oluyor. Çalışanların arasındaki çatışma, hastanın da çalışana şiddeti arttı. Öğrencilerin amfileri boşaltıldı. Hem hasta başında hem amfilerinde eğitim alamadılar. Hasta görmeden mezun olmak gibi bir şey söz konusu olmaya başladı. İntern olduğun zaman, uzmanlık eğitimine başladığın zaman bazı şeyleri bilerek orada olman lazım. EKG bile çekmeyi bilmeyen doktorlarla karşılaştık.”

“BABAMI ÖZELE GÖTÜRMEK ZORUNDA KALDIM”

Çapa’da görevli sağlık çalışanı babasının kanser hastası olduğunu ve ameliyata sıra gelmediği için özel hastanede yaptırmak durumunda kaldığını ise şu sözlerle anlattı:

“Babamın tanısı konduktan sonra ürolojide hizmet alması gerekirken üroloji kapalı olduğu için acil cerrahide hizmet almak zorunda kaldık. Sonra ameliyat kararı alındı ama yatak sırası bize gelemediği için ameliyat olamadı. İki ayrı doktorun ameliyata girmesi gerekiyordu. Böyle bir şeyi organize etmek de mümkün olamadı. Mecburen özelde devam etmek zorunda kaldık.”

***

SENDİKA: NÖBETTE DİNLENECEK YER BULAMAYAN DOKTORLAR VAR

Çapa’da devam eden inşaat ve riskli yapı süreçlerine değinen Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İş Yeri Temsilcisi Güldane Çelik, şehir ve vakıf hastanelerine ayrılan kaynaklara dikkat çekerek “Şehir hastaneleri ve vakıf hastaneleri yedi yıldızlı otel gibi yükselirken, yanı başımızda Bezmialem Hastanesi neredeyse bir senede kocaman bir yapı dikti. Devlet bunlara destek veriyor ama Çapa ya da Cerrahpaşa olunca kılları bile kıpırdamadı” diyor.

Devam eden inşaat nedeniyle çalışanların toz, gürültü ve daraltılmış alanlarda hizmet vermeye çalıştığını söyleyen Çelik, “Tüm personel inşaat içinde toz toprakla boğuşuyor. Bölümler alanlara sıkıştırılmış durumda, malzemeler yetersiz. Nöbette uyuyacak yeri olmayan hemşireler, doktorlar var. Bizim serviste asistanlar hasta işlemi girecek bilgisayar bulamıyor; resmen üst üste çalışıyoruz” diye anlatıyor.

Nisan ayında yaşanan depremin ardından riskli binaların gündeme geldiğini hatırlatan Çelik, monoblok binasının alt katlarının (-3) çökmek üzere olduğunun tespit edildiğini, sağlık çalışanlarının binaya girmeyi reddetmesi üzerine yapının kapatıldığını aktardı. İç hastalıkları binasının da bir bölümünün yine asistan ve personelin kapı önündeki eylemleri sayesinde kapatıldığını söyledi.

“ESENYURT, BİR ÇEŞİT MOBBİNG BASKISINA DÖNÜŞTÜ”

Çelik, Çapa’nın bugün işleyemez hâle getirildiğini vurgulayarak, “Sağlık merkezine işletme, hastaya müşteri olarak bakan sistem ‘paran yoksa öl’ diyor.” ifadelerini kullandı.

Sağlık çalışanları arasında “Esenyurt’a gönderilirsem ne olacak?” kaygısının yayıldığını söyleyen Çelik, Esenyurt’un bir çeşit “mobbing baskısı”na dönüştüğünü belirtti: “Mevcut maddi zorlukların ve inşaat alanında hizmet vermeye çalışmanın yanında bir de Esenyurt’a gönderilme korkusu mental sağlığı ciddi biçimde bozuyor.”

***

HASTA: CERRAHPAŞA’DA TEDAVİ GÖRÜYORUM AMA YEŞİLKÖY’E GİDİYORUM

Cerrahpaşa’da tedavi gören 80 yaşındaki bir hasta, randevu sürelerinin 10–15 günü bulduğunu, gece yarısı randevu verildiğini, tetkiklerin ücretli hale geldiğini belirterek, “Cerrahpaşa’ya gidip Yeşilköy’de muayene oluyorum, sonra tekrar buraya dönüyorum. Böyle düzen olur mu?” diyor.

“Bir tetkik istiyorlar, 10-15 gün sonraya randevu veriyorlar. Randevu aldım ama gece 11:30’a. İnsan istiyor ki bunlar çözülsün, birkaç tane daha makine alsınlar. İmkânı olan var olmayan var. Şimdi bir çekim yaptıracağım, ‘2 bin 500 var mı?’ dediler. Olmayan insan nasıl versin? Bu paralar emekliden niye alınıyor, zaten çok maaş mı veriyorlar? Şimdi burada binalar yapıyorlar ama nasıl yerleştirecekler bilmiyorum.”

Bunun yanında çoğu konuştuğum hasta, Çapa ve Cerrahpaşa’daki sağlık hizmetine, doktorlara diğer hastanelerden çok daha güvendiklerini söylediler. 45 yaşlardaki bir kadın hasta “Şu haliyle bile birçok özel hastanelerden iyidir,” diyerek kamu hastanelerine duyduğu güveni anlattı.

***

ESNAF: ARAÇLARI ELİMİZLE KALDIRIP AMBULANSA YER AÇIYORUZ 

20 yıllık esnaf Tunç Keskin ise inşaat nedeniyle yolların daraldığını, ambulansların geçemediğini belirtiyor:

“Bitmeyen inşaatlar yüzünden yol daraldı, araçlar buralara park ediliyor, ambulanslar geçemiyor. İnsanlarla arabaları kaldırıp çekmek zorunda olduğumuz çok zamanlar oldu. İnşaatlara başlanıyor ama sonra bakıyorsunuz uzun süre çalışma olmuyor. Yıllardır burada binalar bitirilemedi.”

***

CERRAHPAŞA’DAKİ ÇALIŞAN: HEM EN YOKSULA HEM EN VARLIKLI HASTAYA EŞİT HİZMET

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden, SES Aksaray Şube Yönetim Kurulu Üyesi Aydın Erol, 2023 Kahramanmaraş depremlerinin Cerrahpaşa için bir “milat” olduğunu söyleyerek süreci şöyle anlatıyor:

Depremin ardından alınan tek bir kararla Cerrahpaşa’nın hizmete kapatıldığını belirten Erol, monoblok, cerrahi ve küçük cerrahi dâhiliye binalarının tamamının kullanım dışı bırakıldığını ifade etti. Hastanenin Yeşilköy’deki Prof. Dr. Murat Dilmener Hastanesi’ne parça parça taşınmaya başlandığını aktardı.

SES Aksaray Şube Yönetim Kurulu Üyesi Aydın Erol

Erol, üniversite hastanelerinin bu süreçte ayakta kalamaz hale geldiğini söyledi:
Borçları ödeyemeyen, medikal malzeme ve laboratuvar hizmeti alamayan bir noktaya geldik. Bu domino etkisi yaratarak süreci daha da kötüleştirdi.”

Cerrahpaşa’nın teşhis ve tedavide en üst düzey hizmet veren bir eğitim hastanesi olduğunu hatırlatan Erol, “Bu hastaneler aynı zamanda teşhisi konamamış hastalara teşhis koyabilen hastaneler. Hem en yoksula hem en varlıklı hastaya eşit hizmet veriliyordu. Dönüşüm süreci bu hizmeti kesintiye uğrattı,” diyor.

“2,5 YIL GEÇTİ, HALA NE OLACAĞINI BİLMİYORUZ”

TOKİ’nin 2023’te yaptığı ihaleyle inşaatın Rönesans’a verildiğini, 600 gün içinde kaba inşaatın teslim edilmesinin planlandığını anımsatan Erol, “Yaklaşık iki buçuk yıl geçti ancak kazı alanında ortaya çıkan tarihi eserler nedeniyle çalışmalar durdu. Ne personelin ne hastaların ne de çevre esnafının projeye ilişkin bilgisi var,” ifadelerini kullanıyor.

Tıp eğitimindeki sorunlara da dikkat çeken Erol, kliniklerin ve yoğun bakımların taşınmasıyla eğitim kalitesinin düştüğünü, bunun TUS sonuçlarına dahi yansıdığını belirtti.

“Öğrencilerin yaşam kalitesi özellikle kampüs olmadığı için düştü. İki kampüs arasında gidip gelmek zorunda kaldılar. Amfiler çok küçüldü, tıkış tıkış amfiler içerisinde eğitim almaya çalışıyorlar. Sosyal alanları yok. İşte burada birkaç tane bankta oturup sohbet edebiliyor. Kantinleri yok.”

“HASTALAR ÇAM SAKURA’YA YÖNLENDİRİLİYOR”

Erol, Suriçi bölgesindeki devlet hastanelerinin zayıflatılmasıyla özel hastanelerin bölgede güçlendiğini de ifade ediyor:

“Çapa, Cerrahpaşa, Samatya ve Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Buralar büyük oranda esnaf olarak medikalcilerin yoğun olduğu bir bölge. Ayrıca ulaşımın en kolay olduğu yer. Ama şimdi son 15 yıldır değişti. Merkezde hastaneler kendi kaderine bırakıldığı için, buralara taş üstüne taş konmadığı için ne yazık ki özel hastaneler buralarda daha çok yoğunlaşmaya başladı.”

Şehir hastanelerine verilen yüzde 70 doluluk garantisine dikkat çeken Erol, acil hastaların bile merkezde boş yatak olmasına rağmen şehir hastanelerine yönlendirildiğini şu sözlerle anlatıyor:

“Şehir hastanelerine verilmesi gereken yüzde 70 doluluk garantisi var. Eğer bu doluluk olmazsa şehir hastanesini işleten hangi firmaysa biz ona vergilerimizle parayı veriyoruz. O yüzden merkezlerde boş yerde olsa, 112 önceliği Çam Sakura Hastanesi’ne veriyor. Bu, hem hastalar hem yakınları için büyük bir maddi yük. Ulaşım zor, çevrede sosyal alan yok, medikal malzeme temini sorunlu.”

(HABERİN YAYINLANDIĞI İLK YER GAZETE PENCERE)

Close